Aile Sistemi Açılımı Uygulayıcısı/Uygulayıcı Yetiştiricisi, Öğretim Görevlisi, Yazar...

Deniz Öztaş; TED Ankara Koleji, ODTÜ Makine ve ODTÜ İşletme Yüksek Lisansı ile 18 senelik eğitim hayatında öğrendiklerini 2006 sonrasında unutma sürecine girip, yeniden öğrenmeyi seçti, yeniden bir yolculuğa başladı. Bir nefeslik mola verilen durakta;

ETKİNLİK TAKVİMİ
Pts
Sal
Çar
Per
Cum
Cts
Paz
P
S
Ç
P
C
C
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
1
2
3
4
Deniz Öztaş ile Aile Sistemi Çalışması – Eskişehir
20/07/2019    
12:00 - 19:00
Her şey ailemizle ilgilidir! Aile ve Organizasyon Sistemi Çalışması Organizasyon ve aile sistemleri çalışmaları,  nesiller arasındaki ilişki ve bağlara dayalı uygulamalardır. Alman psikolog ve teolog Bert Hellinger tarafından [...]
Events on 20/07/2019

Inside Out

inside out01

İnsan beyninin nasıl çalıştığını çok basit ve eğlenceli bir şekilde anlatan muhteşem bir yapıt. “Düşünüyorum öyleyse varım” diyen Descartes’in savını çürüten nörolog Damasio, insanlığın düşünceden ziyade duygular tarafından kontrol edildiğini Descartes’in Yanılgısı adlı kitabında uzun uzun anlatıyor. Evet, eğer sadece zihninize kontrolü bıraktıysanız düşünen mantıklı bir varlıktan ziyade duyguların egemen olduğu bilinçaltı tarafından hayatınızı sürdürüyorsunuz demektir.

Bir çok filozof ve bilim adamı bir çok duygu tanımlasa da bu konuda genel bir uzlaşma bulunmamaktadır. Ancak en yaygın olarak kullanılanlar; korku, öfke, neşe, üzüntü ve tiksinme duygularıdır. Bu duygular da Pixar’ın her zaman kullandığı gibi canlı, kontrast oluşturacak renk ve görsel bir etkenlerle pekiştirilmiş bir şekilde Riley’in zihninin ana kumanda merkezine yerleştirilmiştir. Evet, film, kahramanımız Riley’in doğması ve ilk hatıranın beyne kaydedilmesi ile başlar. Zihindeki en aktif karakter neşedir ve Riley’nin hep neşeli olması için uğraşır durur. Onun için üzüntü hiç olmamalıdır.

inside out03

Zihinde her anı bir yere dolanırken, bazıları ise temel hatıralardır ve bunlar Riley’in önemli anıları olduğu gibi, oluşan kişiliğinin de önemli bir parçası olurlar. Aile, dostluk, şaklabanlık gibi… Bu anılar özellikle duyguların çok yoğun yaşandığı anlarda oluşur. Riley’in bazılarımızın aksine neşeli bir çocukluk geçirirken bir gün taşınmaları ve babasının yaşadığı maddi sıkıntılar onda bir travma yaratır.

Bazen yaşadığımız olay o kadar üzücüdür ki, beyin o anıyı koruma altına alır. Bunu o acının çocuk için çok fazla olduğunu düşünür. Aslından zihnin asıl görevi bedeni hayatta tutmaktır. Bu sebeple her duygunun da bir işlevi vardır. Travma karşısında korumaya alınan anı ya hiç hatırlanmaz ya da bizi etkilemeyen önemsiz bir hatıra gibi gözükür. Ama bir şey onu tetiklediği anda tekrardan o ana döner bir çocuk gibi tepki veririz. Burada yapılması gereken o acının yaşanması, anlaşılması ve erimesidir…
Neşe de bir süre sonra farkına varır ki, üzüntünün de önemli bir işlevi vardır ve ondan kaçmak veya yokmuş gibi davranmak ileride daha ciddi sıkıntılara sebep verir. Filmdeki Riley ise hem neşeyi hem de üzüntüyü kaybeder ve depresyona benzer bir hal içerisinde evden kaçmanın planlarını yapmaya başlar.

Erkek ve kadın beyinleri arasındaki farklara da küçük dokunuşlar yapan film, oldukça eğlenceli ve aksiyon dolu. Filmin ilginç yanlarından biri ise şudur. Ortada sevgi yoktur. Bizi birbirimize bağlayan sevgi zihinde yoksa nerededir? Biz zihnin ötesindeysek, biz neyiz?

Sadece var olduğunu kesin olarak bilebilen her insan kim olduğunu sorgulamalı ve bizi kontrol eden zihni gözlemlemelidir. Gerçek özgürlüğe zihnimizden kontrolü geri aldığımızda sahip olabiliriz.

“Korku: Ayı olabilir mi o?”
“Tiksinti: San Francisco’da ayı yoktur!”

Yorumlar kapatılmış.