Aile Sistemi Açılımı Uygulayıcısı/Uygulayıcı Yetiştiricisi, Öğretim Görevlisi, Yazar...

Deniz Öztaş; TED Ankara Koleji, ODTÜ Makine ve ODTÜ İşletme Yüksek Lisansı ile 18 senelik eğitim hayatında öğrendiklerini 2006 sonrasında unutma sürecine girip, yeniden öğrenmeyi seçti, yeniden bir yolculuğa başladı. Bir nefeslik mola verilen durakta;

ETKİNLİK TAKVİMİ
Pts
Sal
Çar
Per
Cum
Cts
Paz
P
S
Ç
P
C
C
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
22
23
24
25
27
29
30
1
2
3
4
5
Deniz Öztaş ile Aile Sistemi Çalışması – İzmir
20/04/2024    
10:00 - 18:00
Her şey ailemizle ilgilidir! Aile ve Organizasyon Sistemi Çalışması Organizasyon ve aile sistemleri çalışmaları,  nesiller arasındaki ilişki ve bağlara dayalı uygulamalardır. Alman psikolog ve teolog Bert Hellinger tarafından geliştirilmiş [...]
Deniz Öztaş ile Aile Sistemi Çalışması – İzmir
21/04/2024    
10:00 - 18:00
Her şey ailemizle ilgilidir! Aile ve Organizasyon Sistemi Çalışması Organizasyon ve aile sistemleri çalışmaları,  nesiller arasındaki ilişki ve bağlara dayalı uygulamalardır. Alman psikolog ve teolog Bert Hellinger tarafından geliştirilmiş [...]
Deniz Öztaş ile Aile Sistemi Çalışması – Nişantaşı
26/04/2024 - 27/04/2024    
10:00 - 18:00
Her şey ailemizle ilgilidir!   Aile ve Organizasyon Sistemi Çalışması Organizasyon ve aile sistemleri çalışmaları,  nesiller arasındaki ilişki ve bağlara dayalı uygulamalardır. Alman psikolog ve teolog Bert Hellinger [...]
Deniz Öztaş ile Aile Sistemi Çalışması – Acıbadem
28/04/2024    
10:00 - 18:00
Her şey ailemizle ilgilidir! Aile ve Organizasyon Sistemi Çalışması Organizasyon ve aile sistemleri çalışmaları,  nesiller arasındaki ilişki ve bağlara dayalı uygulamalardır. Alman psikolog ve teolog Bert Hellinger tarafından geliştirilmiş [...]
Events on 20/04/2024
Events on 21/04/2024
Events on 26/04/2024
Events on 28/04/2024

Travmalar ve Korkularımız

Hayatımızın tamamını etkileyen en önemli dönem, çocukluk dönemimiz;
özellikle de 0-6 yaş arası…

Bu dönemde yaşanmış travmalar daha sonraki yaşamımıza damga vuruyor. Konuyu anlamak için öncelikle travmanın tanımını anlamakta fayda var. Travma denince hemen aklımıza çok feci olaylar geliyor. Doğal olarak bizi rahatsız eden veya hayatımızı tehlikeye sokacak olaylar… Çoğu durumda da travmanın arkasında buna benzer şeyler çıkıyor. Ancak önemli olan travmayı oluşturan olay değil, bizim travma yaratacak olaya olan tepkimiz.

Gerçek bir örnekte bunu görmek mümkün: Bir grup çocuk kaçırıldığında bazı çocuklar donup kalırken, bazı çocuklar kaçmanın yollarını aramışlar. Donup kalan çocuklarda travma sonra etkiler ağır bir şekilde gözlenirken, kaçamaya çalışan çocuklarda bu etkiye rastlanmamış. Sonuç olarak olayın içeriği etkili olsa da, travmanın derecesi olaydan ziyade, kişinin o olaya olan tepkisinde kaynaklanabiliyor. Çocukluğumuzda ise iki çeşit travma karşımıza çıkıyor; biri ani ve şok edici bir olay veya uzun bir süreye yayılmış ve çaresiz bir şekilde kaldığımız kendini tekrarlayan olaylar. İlkine örnek bir kaza olabilir

cialis uk

, ikincisine örnek ise devamlı şiddete uğrayan bir çocuk olabilir.

Çocukken göreceli olarak zayıf olduğumuz için iki temel hayatta kalma tepkisini (kaçmak veya savaşmak) kullanamayız ve üçüncü bir tepkiyi devreye sokarız; bu beynin bizi hayatta tutmak için son çaresidir; donuk kalmak ve olaydan kopmak…

Ancak daha sonrasında büyüdüğümüzde, geçmişte yaşadığımız olaylardan – hatırlasak da hatırlamasak da- zihnimiz uzak durmak ister ve bu olayı tetikleyen ilgili, ilgisiz her şeyden uzak tutmaya çalışır bizi. Ve nedenini tam anlayamadığımız bir korku sistemi yaratırız; bir çok durumdan korkmaya ve geri durmaya başlarız. Bu da beynimizde belli davranışların tekrarlanması ile nöronlarda bu ileti ağının kodlanmasına sebep olur:

• Aşırı aktif bir amigdala (korku merkezi), 
• Verimsiz çalışan bir hippokampus (hafıza merkezi) ve 
• Bizim sakinleşmemize imkan vermeyen sempatik sinir sisteminin fazla çalışması…

Bunlar artık bizim alışkanlıklarımız haline gelmiştir. Bir adım sonra ise artık kişiliğimiz zannettiğimiz özellikler belirir. ‘Ne yapayım, ben böyleyim’ demeye başlarız…

Hakikatte ise korku diye bir şey yoktur.
Korku, bir acının tekrar başımıza gelme düşüncesinden başka bir şey değildir.

Gelecek ise tamamen bir tahmindir ve bir anlamda fantezi ürünüdür. Elimiz acırsa, elimiz acıyordur ve bununla ilgili bir şey yapmak gerekir; korkunun bir anlamı yoktur.

Yüzeydeki korkunun arkasında ise derinde yaşanmış travmalarımız, geçmişten atalarımızdan taşınan yükler, kaderler, inanç sistemleri olabilir. Bunların üzerinde çalışıldığında ise güzel bir şekilde kavrulmuş kahve gibi ortaya muazzam bir lezzet çıkacaktır. Bu tip bir çalışmayı bireysel travma çalışmaları ile yapabileceğimiz gibi, Aile Sistemi çalışmaları ile yapabiliriz.

Hayatta başımıza ne gelirse gelsin, bizim için gelmektedir. Bu anlayış ile geçmişimiz üzerinde çalıştığımızda kendimizi bizmiş gibi tanımladığımız bir katman daha gider ve bize verilen hediyeleri özümüz olarak kullanma fırsatı bulabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir