Kürtaj ve Psikolojik Etkileri
Kürtaj kelimesi sözlükte olan ama en az kullanılan kelimelerden biridir belki de…
Yapılsa da söylenmeyen, yaşansa da konuşulmayan, tecrübe etsek de unutulan, unutulmaya çalışılan….
Bir şekilde bu olayı yaşayan kişilerin hayatları nasıl etkilenir?
Her kürtaj olayından sonra
, farkında olsalar da olmasalar da, ebeveynlerin kalplerine derin ve ağır bir suçluluk duygusu düşer. Bazen cinselliğe olan ilgi azalır. Bazen de çiftlerin ilişkisi bile zarar görmeye başlar. Eğer kürtaj kararını bir taraf karar vermişse, o taraf diğer partner tarafından suçlanır. Genelde kadının ne hissettiğini anlayamayan erkek, bu duruma düşebilir veya fazla çocuktan dolayı gözü korkmuş anneyi, baba suçlayabilir… Bu karara etki eden üçüncü şahıslar da sistemik olarak olayda sorumlu olurlar. Dolayısıyla onlarında hayatları bu olaydan etkilenir.
Aslında önemli olan herkesin kendine düşen sorumluluğu kabul etmesidir.
Ayrıca olayın sır gibi saklanması aile sisteminde tıkanıklıklara sebebiyet verir. Olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin! Bazen doğmamış bebeğin kardeşleri, olayı bilmeseler bile anneye karşı sinirli bir tavır takınırlar. Annenin sevgisi yaşayan çocuklardadır, ancak doğmamış bebek de görülene ve sevilene kadar, hayatta olan çocuklar bu sevgiyi kabul etmeyebilir. İçten içe kendilerinin yaşamasını ve kardeşlerinin dünyaya gelmemesini haksızlık olarak algılayabilirler.
Tüm bu etkilerin yoğunluğu kişiye değişebilir; Özellikle de kürtaj gebeliğin dördüncü ayından sonra gerçekleşmişse…
İştahsızlığın (anoreksi) muhtemel sebeplerinden biri annenin birden fazla kürtaj yaşamasıdır; yaşayan kızı içten içe kadın olmak istememektedir. Kürtaj olayı ve kaybedilmiş bebek, ebeveynler tarafından görülmeli, tanınmalı ve onurlandırılmalıdır. Doğmamış bebek bir daha dışlanmamak üzere sistemde yerine almalıdır. Kolektif bilinçaltı tarafından yönetilen tüm bu etkiler, yüzeyde başka açıklamalar aradığımız bazı davranışların derindeki gerçek sebepleri olabilir.
Benzer olaylar atalarımızda, anne babamızın ailelerinde de yaşanmış olabilir. Önceki kuşaklardaki kader tekrar vuku buluyor olabilir. Geçmişte dünyaya gelmeyen kardeşlerimiz veya yakınlarımız da onurlandırılmayı bekliyor olabilir.
Kürtaj kadar ağır olmasa da, bildiğimiz veya bilmediğimiz düşükler de hayata gelmeyen aile bireyleridir. Onların da isimlerinin olmaması, yaslarının tutulmaması sistemik açıdan dışlamadır. Daha sonraki kuşaklardan gelenler bu kişiler ile özdeşleşerek onları temsil ederler. O çocuklara birer isim vermek, onları arada bir anmak, onlar için bir mum, bir biblo koymak tavsiye edilenler arasındadır. Elbette her türlü ritüel kalpten yapıldığı sürece işe yarayacaktır. Bert Hellinger’in dünyaya sunduğu Aile Sistemi Terapisi (Family Constellation) ile bu tip durumlara açıklık getirilip, sistemdeki denge tekrardan sağlanabilir. Aile sistemi terapileri ile anlayışımızı geliştirip, özgürleşebiliriz…